Aşık olmak ya da olmamak!

Her sabah onunla uyanmak…

Güne onunla başlamak…

Yüzünü yıkadığında aynada kendini değil onu görmek…

Hızlıca hazırlanıp, bir an önce ona kavuşmaya çalışmak….

Her sabah telefona sarılıp ona geleceğinizi müjdelemek…

Evden çıkmak ve sizi ona geciktiren veya gelmeyen vasıtaya sövmek…

Vasıtaya binmek ve yolculuk esnasında yine onu ve onla geleceği düşünmek…

Otobüsten, metrodan sıkış tıkış inmek ve koşar adımlarla ilerlemek…

Ve her sabah onu gördüğünde ilk günkü heyecanı yaşamak…

Sarılmaya çalışmak, ama çekingen olmak…

Elini tutmak, hiç bırakmamak…

O sabah nereye gidileceğini hep birbirinden beklemek…

Sonunda karar vermek…

İlk olarak “iki çay ve kaşarlı tost söylemek”…

Gelecekten beraberce bahsetmek….

Sohbette taa Feza’ya kadar çıkmak…

Her ay gidilecek oyunların, filmlerin sergilerin, etkinliklerin planını yapmak…

Sonra kahve içererek en lattesinden, dünyada olduğumuzu anlamak…

Bazen hayata sövmek, bazen ise teşekkür etmek…

Hep kendimizi değil birbirimizi düşündüğümüz için tartışmak…

“Beni anlamıyorsun!” deyip sonuna kadar aslında anlamak…

Damla damla ağlamak…

Prizli olan yeri aramak…

Birbirimize doyamamak…

Beraber güneşi batırmak…

Sokağında ardından bakmak…

Zorla git deyip, el sallamak…

Ve yine olmayan evin yolunu tutmak…

“Gidince çaldır” demek…

Ama her seferinde aramak…

Kapatamamak ve “sen kapat” demek…

Yüzbinden geriye saymak…

Bitmeyen yarınları iple çekmek…

Yani,

Aşık olmak, ya da olmamak…

İşte bütün mesele bu!

YK