AŞK SONSUZA GİDERKEN

Karmakarışık her şey, en basit hayatımızın içinde… Sevgi dağları çok yüksek… Hayallerimi taşıyan uçağım aşar mı bu geçit vermez dağları? İnancım sonsuz ama eksik bir şeyler var…

Kaç senemiz var ki zamanda? Limit sonsuza giderken, yaşam ise mezar hiçliğine çoktan yol almış … Gereksizce harcadığımız anlamsız saatler endişeler, kaprisler, ön yargılar… Mutluluk neden hep orada, kaf dağının ardında olmak zorunda? Çok mu bir şey istedik ki? Kimin terazisi adaletle tartabilir her şeyi? Herkes kefelerinin altına çoktan ağırlıklar gizlemiş… Başta Tanrı desem, dersiniz ki: “Çok sığ bakıyorsun. Geniş perspektifte aslında adaletlidir…” Peki, peki, peki… Öyle olsun…

Yanında olmak… Bana armağan edilmiş en güzel hediye… Her bir saniyem paha piçilmez mücevherlerim… Saatlerim yaşanmamış cennetin dünyadaki temsili… Yanında henüz yaşamadığım günlerim ise çoktan iremim…

Neyse… Geçelim mi bu günü? Hayalimizin zaman makinasına binelim… Kapayalım gözlerimizi…

Ben…

On sene sonrasını hayal ediyorum… Hala öyle aşığız ki birbirimize bugün yaşadığımız anlamsız kaygıların hepsi boş geliyor… Sevgi ile sarılıyoruz… Sanki birbirimizde kaybolacakmışızcasına… Sımsıkı… Ve gözlerimizin sonsuzluğunda kendimizden geçiyoruz…

Yirmi sene sonrasını hayal ediyorum… Birlikte gezmediğimiz şehir kalmamış… En son senin şehrindeyiz, yine yuvamızda… Gururla seyrediyoruz en sevdiğimiz filmimizi, çekirdek ailemizi oluşturan bizden parçalarımızla…

Otuz sene sonrasını hayal ediyorum… Hayat çok fazla yıpratmış olmalı bizi… Ama sevgimiz en şifalı merhem oluyor, tutultuğumuz ölümcül hayat hastalığına… Yine de hayaller kuruyoruz, sonsuzluğa iz bırakmak üzere…

Kırk sene sonrasını hayal ediyorum… Senin için yazdığım onca şeyi okuyorum sana doyamadan… Az geliyor, yetmiyor… Haykırıyorum sana olan sevdamı hala… Sesim daha bir ürkek oluyor o zaman… Nefes nefese kalıyorum yaşlılığın verdiği acizliğe aldırmayarak, senin için ölüme meydan okuyorum…

Elli sene sonrasını hayal ediyorum… Görmeyi çok istediğim Halley kuyruklu yıldızını, seninle izlerken yüzüne bakıyorum… Bir hayli yaşlanmışsın, ben de öyle… Ama hala benim bakmaya doyamadığımsın… Belki Edmund Halley’den daha şanslı hissediyorum kendimi ama çok sürmüyor… Yaşama veda etmem için, senin ellerinden nazikçe alıyor beni ölüm… Giderken yanımda sadece sen oluyorsun… Sadece sen… Dudaklarından öpüyorum… Ve ömrüme değer kattığın için teşekkür ediyorum… Yüzüme düşen inci tanelerini hissedemeden benim için perde kapanıyor…

Altmış sene sonrasını hayal etmek istemiyorum!.. Sensizliği tasavvur ettiğim bir hayat olmasın!..

KESTİK!!!