KALBİNİN KIŞ MEVSİMİ

Kalbinin kış mevsiminde denk geldim sana… Elimi her bıraktığında üşüyorum… Sevdan ile ısınan kalbim yetemiyor artık… Sonsuza kadar tutmak istiyorum… Sonsuza kadar yanmak…

Ama…

Senin yüreğin yorgun… Ve bu yorgunlukla sunulan her bir davranışta sezilen tedirginlik… Bana sunulan sevgi daha çok bir saygı gibi… Hak ettiğim düşünülen bir saygı…

Umurumda değil esasında nasıl sevildiğim… Gerçek aşık, karşılık bekleyerek mi sever? Umar belki evet, ama beklediği asla karşılık değildir…

Ne olur demesin artık kimse bana… “Senin gibisini mumla arasalar bulamazlar.”  diye… Öyle bir yerde kaybolmuşum ki, mumun ışığı yetmiyor beni bulmasına… Her zaman karanlıkta kalıyorum… Her zaman karanlıkta… Mumun dibine kadar da gitsem, bir bakıyorum aranan ben değilim…

Bilemiyorum…

Sanal dünyalarda bile, içimin içime sığmayışı gözyaşı döktürüyor ona sabahlara kadar… Mutlu olmak varken, melankoli köşede sobeliyor beni… Saklanamamışken…

Ne olur demesin artık kimse bana… “Sen en iyisini hak ediyorsun her şeyin.” diye… Benim aradığım en iyi değil ki… En sevdiğim… Yanında en mutlu olduğum…

Ne olur demesin artık kimse bana… “Bir gün sıkılacaksın!” diye… Öyle bir gün yok bu dünyada… Olmayacakta… İçimdeki uzak bakışlı şairin öğüdü var bana…

Ne olur demesin artık kimse bana… “Olmayacak!” diye… Güzel umutlar beslensin sadece kehanetlerin olmadığı bir dünyaya…

Ne olur demesin artık kimse bana… “Zannediyorsun…” diye…

Bütün bu can acıtıcı öğütlerin yanı sıra yine hayal kuruyorum…

Gün olur mu bilemiyorum, başımı yastığa koyup, mutluluktan uçarak uyuduğum? Heyecanla uyandığım… Deli dolu bir ses duyduğum… Yaşam dolu bir bakışa dakikalarca baktığım… Elini hiç bırakmadığım… Kalabalıktan utanmadığım… Saatlerce telefonlaştığım… Doyasıya konuştuğum… Kelimeleri sayamadığım… Defalarca “seni seviyorum” dediğim… Lunaparka, pikniğe, tatile gittiğim… Sımsıkı sarıldığım… Uçurtma uçurup, bisiklete bindiğim… Saatlerce kitap okuyup, dizinde uyuduğum… Yüzüne şiirler okuyup, şarkılar söylediğim…

Gün olur mu bilemiyorum, Güneş’in ilk parıltılarını sana ve bana armağan ettiği… Ay’ın her evresini beraberce selamladığımız… Akan yıldızların sonsuzluktan bize haber getirdiğine şahit olduğumuz… Senin şehrinin yağmurunda sırılsıklam ıslandığımız…

Ve gün olur mu bilemiyorum, beni saygı gibi değil, gerçek bir sevgi ile şeksiz sevdiğin…

Gün olur mu dersin? Gün olur…