Özgürlük nedir? Bu sorunun esasında çok kolay bir cevabı olduğu söylense de, her düşünceye göre sanırım farklı bir tanımı var. Ama bana göre bir özgürlük tanımı var ki esasında tüm yazı boyunca anlatmak istediklerimi özetler nitelikte. Bu anlatım Montaigne’e ait;
Özgürlüğe öyle düşkündüm ki, koca Hindistan’ın bir köşesini bana yasak etseler dünyanın tadı kaçar neredeyse. Hiçbir yerde saklı, eli kolu bağlı yaşamak da istemem, orada pineklemektense alır başımı havası, toprağı bana açık bir yere giderim. Hey Allahım! Çekilir şey midir memleketinin bir bucağına çivilenip kalmak? Niceleri, kanunlarımıza aykırılık ettiler diye şehirlere, meydanlara, herkesin gidip geldiği yollara uğramadan yaşayabiliyorlar. Benim hizmet ettiğim kanunlar küçük parmağımı bile köle etmeye kalksalar, nereye olsa gider başka kanunlar arardım.
KİTAP III, BÖLÜM XIII
Cimrilik bütün insan deliliklerinin en gülüncüdür.
KİTAP I, BÖLÜM XIV
DENEMELER
Bilim insanları her zaman çağdaşlarından farkı düşünürler. Çağdaşlarından farklı noktalara dikkat ederek, tüm insanlık yararına çalışmalarını sürdürürler. Çünkü yeterli bilim ahlakını edinmiş her bilim insanı şahsi çıkarlarını değil, çalışmalarıyla tüm insanlığın refahını ve bekasını gözetmek durumundadır. Vikipedia’da bilim şu şekilde tarif edilmiş;
Bilim veya ilim; neden,merak ve amaç besleyen bir olgu olarak günümüze kadar birçok alt dala bölünmüş, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasına, var olmayan olguları bulmasına ve yeni şeyler öğrenmesine ön ayak olan genellemedir. Bilim sanat tarafından temelleri atılmış olup her aşamada sanat ve yaratıcılıkla beslenerek insanların hayat koşullarını iyileştirmek için yapılan çalışmaların bütünüdür.1
Birer bilim insanı olan gökbilimciler de bu temel esasları benimseyerek yollarına devam etmek durumundadırlar. Çünkü bilgi, bilişim ve bilim ancak paylaşarak ve açık olarak daha ileriye gidebilir.
Bir gökbilimci için “GNU/Linux nedir?” bu ulvi sorunun cevabını size aktarabilmem için, bir gökbilimci olarak benim GNU/Linux’la nasıl tanıştığımı anlatmam daha yararlı olacaktır sanırım. Bundan yaklaşık dört sene önce AÜG‘deki ilk gözlem günümde, gözlem başkanı olan hocamızın bilgisayarına dalıp harıl harıl neler yaptığını gördüğümde çok şaşırmıştım. Çalıştığı kesinlikle MS Windows değildi. Çünkü yanına gidip baktığımda, yaptığı şeyleri gördüğümde, anlam veremeyerek hayran kalmıştım. Çünkü mükemmel bir grafik ekran olmasına rağmen O, komut satırında delirmişçesine bilgisayarı ile konuşuyordu. Dayanamayarak, “Hocam bu nedir?” diye sorduğumda aldığım yanıt beni fazlasıyla şaşırtmıştı: “GNU/Linux (Fedora dağıtımı.)” . Bu ismi daha önce elbette duymuştum ama, o ana kadar beni hiç bu kadar kendine çekmemişti. Sorularıma devam ettim…
–Hocam bunu nerden edinebiliriz?
–İnternetten ücretsiz edinebilirsin. Hatta eğer istersen evine kadar da CD ya da DVD yollayabilirler.
–Nasıl yani? Bunun içinde mi ücret almıyorlar?
–Evet çoğu popüler dağıtım kargo ücreti dahi almıyor.
İşte burada hayranlığımın daha fazla artmasına rağmen, içimden, arkasında kesinlikle bir şeyler olduğuna dair kuşkular geçmeye başlamıştı. Hiç kimse babasının hayrına bir iş yapmaz diye düşünüyordum bu sektörde. Çünkü o zamana kadar hep “özel mülk işletim sistemi olan MS Windows” kullanmıştım. O ve onun yanında gelen sürekli kullanma süremin, şu kadar süre içerisinde biteceğini söyleyen kaynak kodu kapalı (özel mülk) yazılımlar bana bu işin hep kendi yaptığı gibi işlemesi gerektiğinden başka bir şey öğretmemişti. Sorularıma devam ettim…
-Peki hocam sanki GNU/Linux’un gelişmemiş bir izlenimi var, gerçekten öyle mi?
Esasında şunu demek istemiştim. Özel mülk yazılımlar kullanırken başıma gelenlerden çok ağızım yanmıştı. Çünkü en basit işi yapan yazılımların dahi ücretsiz olanları, kendini sürekli premium sürümlerine yükseltme ısrarı ile elli çeşit takla attırırken, bu işin içinde bir iş olmalı diye düşündüm. O yüzden bu da esasında aynı katakulliyi yapıyordur diye düşündüm. Ya da öyle değilse, o halde çok az gelişmiştir. Sadece bir grup “geek” tarafından sabırla kullanılıyordur diye tahmin ettim ama öyle olmadı…
–O halde gel sana göstereyim, ekrana bak…
Dedi ve ben şok oldum. Bana göre mükemmel olan Gnome arayüzünde Compiz’i aktifleştirdi.2 Pencereler, simgeler, imleç alev alarak oradan oraya uçuyorlardı. Resmen on dakika doyumsuz bir compiz gösterisi izledim. Daha sonra kullandığı yazılımları gösterdi: Office, çoklu ortam oynatıcıları, bilimsel yazılımlar, internet tarayıcıları ve aklınıza daha ne geliyorsa hepsinin aynı kalitede GNU/Linux’ta da farklı bir felsefesyle olduğunu görsel olarak bana ispatladı.
Düşünmeye başladım… O halde bunu ben neden kullanmıyorum diye sordum kendime… Ertesi gün ben de Linux’u bilgisayarıma kurmaya kararlıydım. Yaptığım ilk iş, bir GNU/Linux dağıtımı olan Fedora’nın DVD (Fedora 9) iso dosyasını indirmek oldu. O zamanlar ülkemizde internet bu kadar hızlı olmadığından indirmem üç gün üç gece sürdü. Okuldan da indirememiştim çünkü o imaj dosyasını taşıyabilecek kapasitede tanışabilir belleğim yoktu .:) Bu indirme süresi zarfında ben çoktan Wiki’de GNU/Linux nedir? Linus Torvalds nasıl bir heriftir.3 Bu Richard Stallman4 neyin nesidir? GNU nedir? Dağıtım nedir? Slackware, Fedora, Ubuntu, Pardus, Mandriva, Arch Linux, Damn Small Linux nedir diye bayağı bir wiki de kaybolmuştum. Hatta hatta, AstroLinux diye bir dağıtımın dahi olduğunu öğrendim. Dünya üzerinde altıyüzden daha fazla olduğu tahmin edilen GNU/Linux dağıtımı olduğunu öğrendiğimde ise dudağım uçuklamıştı. Nedense hepsinin adını öğrenmek geliyordu içimden… Acaba ben de bir gün bir dağıtım yapabilir miyim diye soruyordum kendi kendime….
Araştırmalarım neticesinde pek çok dağıtımı kurup deneme isteği gelmişti birden. Ama, Fedora’yı zaten bin bir zahmetle indirmiştim. Direk bir DVD ye yazıp kuruluma başladım… Aman Yarabbi… O da ne en az on kez bütün verilerimi kaybetmişimdir. Çünkü Linux’ta kurulum ilk defa yapıyordum ama nedense hiç üzülmedim. Çünkü kurulumu yaptığımda inanılmaz bir işletim sistemi ve maceralar beni bekliyordu… 5
Öyle de oldu. Daha kullanmamın 10. gününde artık kopamayacağımı anladım. MS Windows’a hiç gereksinim duymadım. Çünkü bir kez kolaya kaçmamın cezasını bir daha normal ihtiyaçlarım için GNU/Lixnux’un yüzüne bakmayacağım anlamına geliyordu. Çünkü GNU/Linux’u hiç bilmediğimden karşıma çıkan problemlere karşı çözüm geliştiremiyordum.. Tek yapmam gereken “Google” amcaya sormak oluyordu. Ama gördüm ki GNU/Linux’un sadece teknik boyutu yok… Neredeyse kullanan herkes bilgilerini birbirleriyle paylaşmak için can atıyor. Tıpkı bilim etiğinde olması gerektiği gibi. Daha da bağlanmıştım… “Paylaşmak”… Bu kelime beni çok etkilemişti… IBM Linux 6 reklamında şu söz geçer;
“Collecting data is only the first step toward wisdom but sharing data is the first step toward community”. (Linux 2006 33-40)
“Veri toplamak sadece bilgeliğe giden yoldaki ilk adımdır, fakat veri paylaşımı topluluğa -birlikteliğe- giden yolda ilk adımdır.”
Burada sanırım GNU Genel Kamu Lisansı’nın temel maddelerinden bahsetmeliyiz kesinlikle1.2
-
Özgürlük 0: Programı sınırsız kullanma özgürlüğü.
-
Özgürlük 1: Programın nasıl çalıştığını inceleme ve amaçlara uygun değiştirme özgürlüğü.
-
Özgürlük 2: Programın kopyalarını sınırsız dağıtma özgürlüğü.
-
Özgürlük 3: Programın değiştirilmiş halini dağıtma özgürlüğü.
Görüldüğü üzere bir bilim insanı olarak GNU/Linux’a destek vermemiz insanlık ve gelecek nesillerin hakiki manada özgürlükleri açısından çok önemli bir adım olacaktır.
Bir gökbilimci olarak hangi dağıtımı kullanmanız gerektiği, tamamen sizin tercihinize kalmış bir durumdur. Çünkü her dağıtım esasında farklı grubun zevklerine ve amaçlarına hitap etmektedir. Fakat bu kesinlikle sizin kendinize göre o dağıtımı özelleştiremeyeceğiniz manasına gelmez. Çoğu gökbilimci çalışmalarını Linux üzerinde yapar. Çünkü hem Linux’un gücünden hem de bilim etiği gereği onlardan özgür yazılımlar kullanmaları beklenir. Yoksa yaptığı çalışmalarda ki sonuçlara güvenilmez. İşte bu noktada, kullandıkları dağıtımların ne olduğu ve neden belirli dağıtımları seçtikleri ise benim ilgilendiğim bir meseledir.
Çoğu gökbilimci PHOEBE, IRAF, Nightfall, gnuplot, gnu octave, Xephem vb… yazılımları RedHat veya Debian tabanlı dağıtımlar üzerinde koşarlar nedeni ise gayet basit. İnternet’te onlar için yardım dökümanlarını hemen bulabiliyor olmalarıdır. Ve onlarında, öğrencilerine ve çevrelerine yayacağı dağıtım da doğal olarak kullandığı dağıtımlar olacaktır. İşte bu noktada birazcık düşünmemiz gerekiyor. Bir bilim adamı işine odaklanır, her iş yapan insanda olduğu gibi… Dolayısıyla çalışacağı dağıtım üzerinde pek fazla sorun çıksın istemez. Sorun çıkmasından daha da öte, her türlü ihtiyaç duyacağı gelecekteki yazılımları da, sorunsuz şekilde kurmayı ve çalıştırmayı ister… Ülkemizde de çoğu gökbilimci RedHat veya Debian tabanlı dağıtımlar kullanmaktadır. Bunlardan en bilindik olanları ise Ubuntu, Fedora ve OpenSUSE’dir. Kendi ulusal dağıtımımız olan Pardus’a ise bilim adamlarımız hala çekinerek bakmaktadır. 345
Görüldüğü üzere, GNU/Linux tamamen insanlığın ve bilimin etik sınırları içerisinde ilerlemekte olan, insanlığın paylaşmak ve işbirliği yönü ile herkesin sahiplenebileceği bir oluşumdur. Gelecek nesillere bilimin herkesin malı olduğunu anlatmak adına, yapabileceğimiz en önemli adımlardan birisi de özgür yazılım projelerine destek vermek olacaktır. Bunun içindir ki GNU/Linux kullanmak her bilinçli gökbilimci ve de bireyin atması gereken önemli bir adımdır. O zaman ne duruyoruz? Haydi, GNU/Linux kurmaya…:)
5Bu linkte bir gökbilimci için temel GNU/Linux bilgilerine erişebilirsiniz: http://derman.science.ankara.edu.tr/astrowiki/index.php/Linux_%C4%B0%C5%9Fletim_Sistemi_Dersi
3Daha üniversite öğrencisi iken Minix işletim sistemini yetersiz bulup, Linux çekirdeğini Minix’den ilham alarak yazan, Finlandiyalı bilgisayar mühendisi. Hala Linux çekirdeğini geliştiren ekibin başındadır.
2 Trackbacks