Halley’e Özür

“En çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir.” ~Michel de Montaigne, Denemeler.

İnsan yaşlandıkça anlıyor bazı sözleri daha iyi… Çoğu insan amaçsızca yaşıyor, küçük mavi gezegenimiz üzerinde. Ne inandıkları olguları, ne de benimsedikleri felsefeyi idrak edemeden, öylece atadan ne gördüyse yapmaya çalışıyor…

Herkes kendi doğrularının daha doğru olduğunu ve güya büyük bir hoşgörü içerisinde nirvana fikrine ve inandığı değerlere “tam” uyulduğunda, ya da en azından “temel şartları” yerine getirdiklerinde, ebediyette mutlu olacaklarına inanıyorlar. Tabii ki de şüphesiz…

***

İlk düşündüğünün farkına varan uygarlıklardan beri sorulur elbet “gerçek nedir?” sorusu… Gerçeği bulabilenler olmuş mudur? Şimdilik bilen yok… Ama kesin olarak bilinen bir şey var ki, o da tam olarak gerçek olmasa da, en azından evrenin nasıl işlediğine dair akılcı ve tatmin edici açıklamalar getirebilen uğraş, bilim olagelmiştir her zaman…

Günlük hayatın basit görünen işleyişinin arka planlarında, aslında her zaman bir karmaşa var. İnsanlar bu işleyişte toplumun yararından çok, bireysel kurtuluş ve rahata erme mücadelesi içerisinde… İki yüzlülükler, haksızlıklar, bencillik ve her işin iyisini ben bilirim yanılgısı… Ülkemizde malesef bu tarz profesyonellikten uzak, Dunning-Kruger etkisinin hat safhada olduğu bir durum var. Yetkinliğin her defasında seçici bir olgu olageldiği çağdaş ülkelerin; kuyruklu yıldızlara, asteroidlere uzay aracı gönderdiği, Mars’a insan göndermeye hazırlandığı günümüzde pek bir manidar…

***

İdealizmden uzak yaşayanların ortak özellikleri maddi kaygılar. İnatla bu özelliğe sahip olan insanlara karşı ayrıca bir de ön yargıya sahipler. Maddi kaygıların yanında gelen elbette ki: tükenmişlik sendromları… Bu insanlarda anlayamadığım bir diğer ortak özellikte, idealizme sahip insanlara karşı gösterdikleri gizli alaycı tavır. Anlamsızca, çoğu kez bu davranışlarının görünmediğini zannediyorlar.

İnsanların yaşama sebebi idealleri olmalı bence… Buradaki idealden kastım para kazanmak için yapılan, erişilmesi gereken nokta değil elbette… Asla onu ben de kabul edemem… Kastettiğim bir insanın bir mesele üzerine bıraktığı yararlı bir açıklama, keşif, icat veya uygulama gibi…

Edmond Halley
Edmond Halley (8 Kasım 1656 – 14 Ocak 1742)

***

Kuyruklu yıldızlar ve meteorları anlattığım derslerin birinde, bazı ilkokul öğrencilerimin Edmond Halley’in yandaki resminine, anlam veremediğim bir şekilde kahkaha attıklarına şahit oldum. Öncelikle kahkaha seslerinin sonuna kadar bitmesini bekledim. Kendilerine 300 yıl öncesinden gülümseyen bu bilim insanını elbette tanımıyorlardı… Tek bildikleri o isimde bir çikolatanın varlığıydı…

Kahkaha kesildi… Devam ettim.

– Önümüzdeki 30-40 yıl içinde içinizden birinin Mars’a ilk ayak basan insan olduğunu hayal edin… Ve o zamanın bütün ortamlarında boy boy resimlerinizin, videolarınızın oynatıldığını hayal edin… Ne kadar mutlu olursunuz değil mi? Ayrıca umarım ülkemizin de adını bu onurlu tarihsel görevde duyurabilenlerden olursunuz… Sonra O tarihten 300 sene sonrasını hayal edin… Tam 300 yıl sonrası… Ve o zamanki teknolojiyi hayal edin… O zamanki okulları, öğrencileri, öğretmenleri, bilgisayarları, iletişim araçlarını, hatta bugün “akıllı” dediğimiz tahtayı… Sonra 300 yıl sonraki “hiper akıllı tahtada” sizin Mars’a ayak bastığınız zamanki, teknolojisi eski fotoğrafları, uzay kıyafetinizi, saç seklinizi, kısacası “görünüşünüzü” hayal edin… O zamanki öğrencilere göre, Mars’daki o haliniz bile, ne kadar ilkel ve komik görünür değil mi? (Sınıfta çıt yok ve bir burukluk.) Ardından yine müdehalem:

– Şimdi hepimiz Halley’den özür dileyeceğiz.

Bütün sınıf hep bir ağızdan:

– Özür dileriz Halley!

Ardından Halley’in gökbilime katkıları… Bu anı yaşamak inanın gurur verici… Büyük bir bilim insanına, onu tanıdıktan sonra, daha da büyüyen bir saygı beslemek… Sonra bütün sınıfın not aldığını farkettim. Halley kuyruklu yıldızının tekrar görüneceği tarihi not almışlar: 28 Temmuz 2061! 50’li yaşlarda olacaklar. O zamanlar umarım beni de hatırlarlar.

Zannediyorum, idealizmi, işini önemsemeyi, akılcılığı bize bir kez daha öğreten, hepimizden çok hala hayatta olan Edmond Halley’e sonsuz teşekkürler!