Google Chrome ‘da Video İzlerken Sarı Noktalanmalar!

Son bir aydır youtube üzerinde video izlerken sarı noktalanmalarla başım dertteydi. Bu sorunu denediğim tüm dağıtımlarda yaşadım… Muhtemelen benim donanım ile alakalı: Lenovo 3000 N200, intel grafik kart… Çözümü burada buldum: “Exec=/opt/google/chrome/google-chrome %U” satırının başına “#” karakteri ekleyerek, altına; satırını ekledim her şey düzeldi… Oh be!  

Read More →

KWallet!

Pardus ve MYRaf‘ın beni KDE ortamına alıştırmasından da öte KDE ve araçlarından vazgeçemez olduğumu itiraf edebilirim. Ama bu ortamda beni delirten en önemli araçlardan biri KWallet. Aslında gayet iyi niyetli olan bu bu aracımız, basitçe güvenle saklanmayan parolalarımızı hem koruma, hem de yönetme imkanı sağlıyor. Ama bunu yaparken gerçekten kendi adıma konuşacak olursam, çileden çıkartabiliyor. Fedora 18 üzerinde MYRaf testleri yaparken başıma bela olan KWallet’i sonunda alt etmeyi başardım… Kapattığımı düşünmeyin… Ama eğer kapatmak isterseniz yolu şu; Alt + F2 ===> “kwalletconfig” Karşınıza gelen pencerede “Enable the KDE wallet subsystem” seçeneğinin işaretini kaldırdığınızda bir daha KWallet’ın yüzünü göremeyeceksiniz… Ne nankörlük değil mi? Başta evet , ben de bu yolu denedim ama geliştiricilerin […]

Read More →

AN’KARAR

Resmi yazışmaların üşengeç durgunluğunda, yüce makamların çekişmeleri arasında geç kalan hayatlarımız, tıpkı doldurulmayan ajandalara benziyor… Yıllar sonra elimizde bulunan zamanı geçmiş içi boş ajandalara… Akademik hayat aslında hayalimin ta kendisi idi… Ama aslında hayalimin ta kendisi olduğunu uzakta olduğum şu anlarda anlıyorum. Yine önümde tamamlamam gereken prosedürler olacak… Sana kavuşmam için ya zaman, ya uzaklık ya da maddi anlamda bir şeyden taviz vermeliyim değil mi? Yoruluyorum… Yanlış anlama senden değil… Hayattan… Çok yoruyor… An kararıyor gözlerimde… Senin şehrin kararıyor… Ama yine de o karanlıkta olmak istiyorum… Beş parasız… Bekleyişler, umutlar, umutsuzluklar… Aslında hepsi birilerinin üşenerek baktığı o kağıtların arasında uçup gidiyor… Basit bir imza oysa ki, basit bir antetli A4 […]

Read More →

Uzakta Olmak…

Uzakta olmanın katmerli acısını, her sabah uyandığımda şehrin kuru havasıyla beraber boğazımda hissediyorum. Mesai saatleri beni on metrekareye hapsetse de… Kendi işimde çalışmanın verdiği mutluluk ile sahra kadar geniş bir mekanda olduğumun bilincindeyim… Bütün bunlar bir yana, O’ndan uzak olmanın farkındalığını neredeyse baktığım her insanın yüzünde tekrar yaşıyorum. Dedikleri gibi de değil buraların soğuğu… Beni üşüten soğuk da değil esasında… Alıştığım mekanların tadını bulamayışımda hissediyorum belki de buraların soğuğunu iliklerime kadar… Tutamadığım elin sıcaklığını beynimde hissettiğim zaman üşüyorum donarcasına… Buraların sözde soğunda bereyi sırf o istedi diye takıyorum… Yoksa ne zaman taktığım görülmüştür ki kafama ondan başka bir şey? Soğuk burada yalnızsan işler ancak… Sevdiğin yanında yoksa… Bir dost seni […]

Read More →

Aşık olmak ya da olmamak!

Her sabah onunla uyanmak… Güne onunla başlamak… Yüzünü yıkadığında aynada kendini değil onu görmek… Hızlıca hazırlanıp, bir an önce ona kavuşmaya çalışmak…. Her sabah telefona sarılıp ona geleceğinizi müjdelemek… Evden çıkmak ve sizi ona geciktiren veya gelmeyen vasıtaya sövmek… Vasıtaya binmek ve yolculuk esnasında yine onu ve onla geleceği düşünmek… Otobüsten, metrodan sıkış tıkış inmek ve koşar adımlarla ilerlemek… Ve her sabah onu gördüğünde ilk günkü heyecanı yaşamak… Sarılmaya çalışmak, ama çekingen olmak… Elini tutmak, hiç bırakmamak… O sabah nereye gidileceğini hep birbirinden beklemek… Sonunda karar vermek… İlk olarak “iki çay ve kaşarlı tost söylemek”… Gelecekten beraberce bahsetmek…. Sohbette taa Feza’ya kadar çıkmak… Her ay gidilecek oyunların, filmlerin sergilerin, etkinliklerin […]

Read More →